Monday, May 16, 2016

Tatilcinin Türkiye El Rehberi - Gökçeada

Kısa Bilgiler


Gökçeada Türkiye'nin en büyük adası ve popülerliği de her geçen gün artıyor. Yerleşik nüfusu 8900 (2015 verilerine göre) olan adanın yaz nüfusu bu sayının çok üstüne çıkabiliyor. Yüzölçümü 286 kilometrekare olan adada belli başlı yerleşim yerleri Merkez (Çınarlı), Dereköy, Kaleköy, Zeytinli, Tepeköy, Uğurlu, Bademli, Eşelek, Şahinkaya, Şirinköy ve Yeni Mahalle. Tarihi çok eskiye dayanan Gökçeada kendine Homeros'un ünlü eser İlyada'da Imbros adıyla yer buluyor. 2011 yılında yavaş şehir (CittaSlow) ağına dahil olan Gökçeada aynı zamanda dünyanın ilk "yavaş ada"sı ünvanını almış oldu. Tatlı su kaynakları bakımından Ege'nin en zengin, Dünya'nın ise (benzeri büyüklükteki adalar arasında) dördüncü en zengin adası.

Nasıl Gidilir?


Gökçeadaya ulaşım sadece deniz yoluyla yapılıyor. Zaman zaman adadaki havaalanına tarifeli seferler konsa da genellikle uzun ömürlü olmuyor. Borajet 2015-2016 için sefer koyacağını duyurmuştu ancak ben bu yazıyı yazarken tarifeli bir uçuş bulunmuyordu. Deniz yoluyla ulaşım için ise iki seçeneğimiz var. Gestaş'ın işlettiği Kabatepe- Gökçeada arabalı vapuru ile aracınızla birlikte geçebileceğiniz gibi Çanakkale'den deniz otobüsüne de binebilirsiniz. Tarife için: Gökçeada Feribot Saatleri. Gentaş'ın telefon numarası ise 444 0752. Hafta içi, bir sabah, bir öğleden sonra, bir de akşam olmak üzere üç sefer yapan arabalı vapur için seyahat planlarınızı önceden ayarlamanız iyi olur. Deniz otobüsü ise mevsime göre haftada üç gün bir ya da iki sefer olmak üzere çalışıyor. Gökçeada'dan Pazartesi ve Cuma, Çanakkaleden ise Perşembe, Cuma ve Pazar günleri deniz otobüsü var. Kısacası aklınıza esip nasıl olsa bir araç buluruz demeyin. Arabalı vapur için bile saatlerce beklemeniz gerekebilir. Güncel sefer bilgisini de yukarıda verdiğim bağlantıdan kontrol edin.

Konaklama

Burada Gökçeada'daki tüm pansiyon ve butik otelleri hakkında ayrıntılı bir rapor yazamam. Ancak şunu söyleyebilirim. Gökçeada ev pansiyonculuğu konusunda Türkiye'deki en başarılı yerlerden birisi. Ada merkezinde de irili ufaklı butik otellerden birisini tercih edebilirsiniz. Ben buraya size fikir vermesi açısından Atlas Dergisinin Türkiye Tatil Atlası'nda da listelediği otellerin bir kısmının iletişim bilgilerini veriyorum. Daha fazla bilgi için Gökçeada hakkında pek çok güzel bilgiye ulaşabileceğiniz Gökçeada Rehberim sitesine göz atabilirsiniz.


  • Gül Motel : 0286 897 61 44
  • Gökçeada Resort Otel: 0286 887 40 40
  • Gökçeada Sörf Eğitim Merkezi: 0286 898 10 22 
  • Melanur: 0286 887 31 83
  • Taylan Otel: 0286 887 3851
  • Zeytindalı Otel: 0286 887 3707
Son yıllarda popülaritesi giderek artan Gökçeada'da yüksek sezonda önceden yer ayırtmak önemli. Artan pansiyon sayısına rağmen istediğiniz bölgede yer bulmak için en azından bir kaç hafta önceden otel ya da pansiyon bakmaya başlamanızı, mümkün olursa özellikle temmuz ve ağustos ayları için yaz başında rezervasyon yapmanızı tavsiye ederim. Eninde sonunda kalacak bir yer bulabilirsiniz ama hazırlıklı olmakta fayda var. Otel ve pansiyon fiyatları genellikle makul seviyelerde olacaktır. Ev pansiyonlarda gecelik konaklama 20-50 TL arasında değişir ve genellikle çok keyifli bir kahvaltıyı da içerir. Otellerde ise 60-120 TL arasında değişen fiyatlarla oda bulabilirsiniz. Günlük Apart fiyatları da 100 TL civarında olacaktır.

Yemek

Ada merkezinde etli yemekler ve sulu yemekler için pek çok alternatifiniz olacak. Her keseye uygu seçenek var. Eğer balık ya da deniz ürünleri tercihiniz ise o zaman rotanız Kaleköy sahili olmalı. Ya da yörük çadırlarından birisinde gözleme, çay, nargile keyfi yapabilirsiniz. Çadırların en büyüğü Kalecik yolu üzerinde kuruluyor. Bir fikir vermesi açısından size bir kaç alternatif öneriyorum. 
  • Eleni Restaurant (Tepeköy): 0286 887 24 00 (Trip Advisor yorumları gayet olumlu: Yorumlar)
  • Gökçeada Yörük Çadırı (Kaleköy): 0536 269 7432 (gündeme geldiğinden bu yana fiyatlar biraz yükselmiş, çok beğenen de var, çok pahalı bulan ve ödenen paranın hakkını vermediğini düşünen de)
  • Kale Restoran: 0286 887 3438
  • Eleni Rum Tavernası (Kaleköy): 0532 254 0782 (Eleni Restoranla karıştırmayın. Kaleköyde sahile yakın bu restoranda yemeğinize deniz manzarası da eşlik ediyor)
Daha pek çok restoran ismi sıralayabiliriz. Son Vapur, Taylan, Yakamoz, Barba Hristo (Trip Advisor'da 1 Nolu Gökçeada Restoranı), Imroz Poseidon (özellikle balık için)

Plajlar

Gökçeada'nın hemen hemen tüm sahil şeridinde rahatlıkla denize girebilirsiniz. Aydıncık sahilinde rüzgar sörfü yapabilir, hatta öğrenebilirsiniz. Yıldız koyu yakın zamanda TÜDAV'a tahsis edildi ve Türkiye'nin ilk Sualtı Milli Parkı olarak ilan edildi. Yıldız koyunda denize girdiğinizde Kaşkaval burnundaki peynir kayalıklarını da görebilirsiniz. Gizli liman, Marmaros Koyu, Laz Koyu, ve Kuzu Liman adanın bilinen diğer denize girmeye en uygun koyları. Eğer adaya arabanız ile geldiyseniz adanın etrafını gezerken herhangi bir tesise sahip olmayan, denize girmeye uygun daha ıssız yerler bulmanız da mümkün. Ayrıca Gökçeadaya kadar gelmişken br ara Marmaros Şelalesini de ziyaret etmenizi hararetle öneririm. 



Gezilecek Yerler


Ben tam anlamıyla bir Gökçeada uzmanı değilim. Yazının bu kısmında Atlas Dergisi Tatil Atlası olmak üzere çeşitli kaynaklardan yararlandım. Eğer yazıya eklememi düşündüğünüz yerler varsa yorumlar kısmında belirtirseniz yazıyı elden geçirirken mutlaka değerlendiririm. Öncelikle şehir merkezine bakalım. Eski ası Pania olan ada merkezi daha ziyade alışveriş için ziyaret ediliyor. Gökçeadayı farklı kılan en önemli özelliklerden birisi belki de kimisi terkedilmiş olan eski Rum köyleri. Merkeze yaklaşık dört km mesafedeki Bademli köyü bu görülmesi gereken yelerin en güzel örneklerinden. Adanın en eski yerleşim yerlerinden birisi olan köy eski Rum evleri ile dikkat çekiyor. Tepeköy, Dereköy, Zeytinliköy de gezilmesi gereken yerlerden. Eğer zamanınız çok fazla değilse hepsine birden gitmenize gerek yok elbette. Birbirine oldukça benzeyen bu köylerden birisini doya doya gezmek sıraya dizip hepsinin içinden geçmekten daha iyidir. Eğer vaktiniz olursa Zeytinliköy'de dibek kahvesi içmenizi tavsiye ederim.


Adada dikkat çeken diğer yerler arasında Kaleköy'de bulunan, Cenevizliler'den kalma İskiter kalesi, Kokina mevkinde bulunan Roma kaya mezarları, Yeni Bademli Höyüğü var. Aynı gün içerisinde Tarih öncesinden başlayıp sırasıyla Antik Yunan, Roma/Bizans, ve Osmanlı İmpartorluğu dönemine ait eserleri görebiliyorsunuz. Türkiye'nin en batı noktası olan İnceburun'a uğramak isterseniz Uğurlu yönünde seyahat etmeniz gerekecek. Ayrıca her sene Ağustos ayında eski bir Rum bayramı olan Panaiya kutlanıyor. 15 Ağustos'ta kutlanan bayram adadaki Rumların en önemli yerel bayramı. Et orucunu bozan ada yerlileri ile birlikte turistler 15 Ağustos gecesi sabahın erken saatlerine kadar köy meydanında eğlenir. Enerjiniz yeterse gece geç saatlere kaar sirtaki yaparsınız.


Marmaros şelalesi de Gökçeada'da mutlaka görmeni gereken yerlerden birisi. Daha önce de belirttiğim gibi Gökçeada dünyada tatlı su kaynakları en fazla olan dört adadan birisi. Bu kaynakların beslediği Marmaros şelalesi ise tam bir trekking cenneti. Şelalenin suyu yaz aylarında çok azalıyor ve aynı zamanda yangın tehlikesi nedeniyle ziyarete kaptılıyor. Ancak ilkbahar ve sonbaharda 38 metreden tüm ihtişamıyla çağlayan şelaleyi ziyaret etmek gerçekten adanın olmazsa olmazı. 


Aydıncık mevkinde yer alan Tuz Gölü de görmeye değer mekanlardan birisi. Rüzgar ve dalgaların deniz ile bağlantısını kısmen kesecek bir set ile oluşan göl uzun zaman boyunca Gökçeadanın tuz ihtiyacını da karşılamış. Çok kuru yıllarda göl tamamen kuruyor ve ince bir tuz tabakası kalıyor geriye. Tuzun altındaki siyah çamurun çeşitli rahatsızlıklara iyi geldiğine inanılıyor. Çamur hakkında herhangi bir çalışma yapılmamış bildiğim kadarıyla. Ancak yine de her sene bir çok turist göle çamur banyosu yapmaya geliyor. Sonbaharda su tutmaya başlayan göl aynı zamanda beslenme şartlarının iyi olduğu dönemlerde Flamingoların da uğrak yeri.


Gökçeada elbette bundan ibaret değil. Neleri unuttuk? Gökçeadayı ziyaret edenlere sizin başka tavsiyeleriniz olur mu? Yorumlar kısmına her türlü yorum ve tavsiyenizi yazabilirsiniz. Yazımızı ilgisini çekebileceğini düşündüğünüz dostlarınızla paylaşırsanız beni ayrıca memnun edersiniz. Ne kadar çok insanın hayatına mnicik de olsa olumlu bir şekilde dokunabilirsem ne mutlu bana.

Thursday, May 12, 2016

Patagonya'dan muhteşem kareler

Patagonya uzun zamandır gitmek istediğim bir yer. El Catafete'den başlayıp Şili ya da Arjantin Patagonya'sında gerçek üstü günler yaşamanızı sağlayacak bir yürüyüş turuna çıkmak, akşamları yürümekten ağrıyan bacaklarınıza günün muhteşem manzaraları ve anıları ile pansuman yapmak...2016 yılında muhakkak yapmayı istediğim bu seyahati henüz daha planlayıp programa dahil edemedim ama kıskanarak takip ettiğim Nomadic Matt geçtiğimiz günlerde en çok ziyaret edilen seyahat bloglarından birisi olan web sayfasında 16 muhteşem Patagonya fotoğrafı paylaştı. Ben de ondan aldığım izinle kısa kısa notlar ekleyerek bu fotoğrafları paylaşıyorum. Umarım gelecek Patagonya yazım kendi tecrübelerimi anlatan bir yazı olacak.


Perito Moreno buzulu. El Catafete'ye otobüsle yaklaşık iki saat mesafedeki buzul dünyanın en fazla turist çeken buzullarından birisi. Büyüklüğü, her tecrübe ve cesaret seviyesindeki yürüyüşçü için ulaşılabilir olması ve erişmenin kolaylığı ile çok popüler. 250 kilometre kare büyüklüğü ile dünyadaki en büyük buzullardan daha küçük olmasına rağmen Patagonya'daki 48 buzul içerisinde halen büyümeye devam eden üç buzuldan birisi. Tüm dünyada buzullar geri çekilirken bu üç buzulun büyüme sebebi hala jeologlar arasında konuşulan ve tartışılan bir konudur. Aman şimdi bunu  okuyup da bak işte küresel ısınma yokmuş buzullar büyüyormuş falan demeyin, kalbinizi kırmayayım.


Valley Ascencio ya da kabaca tercüme edersek yüksek vadi Torres del Paine Milli Parkındaki üç önemli vadiden birisi. Etrafını çeviren Paine dağları yer yer 2850 metreye kadar yükseliyor. Nomadic Matt'in çektiği bu fotoğrafta ilkbahardaki halini görüyoruz.


Güney Patagonya'da fizik kondisyonu iyi olan gezginler için kamplı yürüyüş turları düzenleniyor. Kimi zaman 100 kilometrenin üzerinde dağ yürüyüşü içeren bu turlar özellikle Amerika'dan çok talep görüyor. Eğer böyle bir coğrafyada hiking tecrübesi cazip geliyor ama kendi başınıza bu seyahate cesaret edemiyorsanız benzeri bir programa dahil olabilirsiniz. Aslında eğer bir araya getirebilirsem kafa dengi bir grupla böyle bir geziyi düzenlemek çok çok istiyorum. Eğer böyle bir tur fikri cazip geliyorsa yazının sonunda bir yorum ekleyin. Kim bilir, belki Patagonya'yı fethe çıkarız, belli mi olur?


Fransız Vadisi yolunda Paine Granit Kuleleri. Cordillera Paine dağlarının üçlü zirvesi. Zirve noktasında 2884 metre yüksekliğe ulaşıyor. Ama öyle canım çok da yüksek değilmiş diye küçümsemeyin. Yüksekliğin kesin olarak GPS yardımıyla ölçüldüğü 2011 yılındaki zirve tırmanışı tarihteki üçüncü zirve tırmanışı. Yani boyu küçük ama tırmanması zor, granit kayaların yoğun olduğu bir dağ sırası. Paine Kuleleri milli parkın en fazla ilgi çeken noktalarından birisi.



Perito Moreno Buzulu. Patagonya buzullarının belki de en ünlüsü. Burada buzulu enlemesine geçen yürüyüş turu sırasında çekilmiş bir kare var. Uzaktan düz bir buz ovasında yürüyecekmiş gibi hissediyorsunuz ama buzul üstünde yürümeye başladığınızda başka bir gezegendeymişsiniz gibi gelecek. Bu arada böyle bir buzul yürüyüşünü asla bölgeyi tanıyan bir rehber olmadan yapmayın. Her ne kadar genel olarak güvenli bir buzul olsa da altınızda aslında çok yavaş da olsa hareket eden bir yüzey var ve çatlaklar, mağaralar, içine düşerseniz asla çıkamayacağınız buzul kırıkları yürüyüşü heyecanlı ama aynı zamanda tehlikeli de kılıyor. 


Grey buzuluna giden yürüyüş yolunda karşınıza çıkacak irili ufaklı göllerden birisi. Bazı göller önlerini kesen buzullar yüzünden oluşuyor ve su seviyesi bu göllerde aydan aya, seneden seneye onlarca metre fark edebiliyor. Geçen sene yürüdüğünüz yolun bu sene bir buzul gölünün altında kalmış olması, geçen sene kıyılarında kamp kurduğunuz gölün yüz metre geriye çekilmiş olması mümkün.

Grey buzulunun hemen yakınındaki göllerden birisi. Gölde irili ufaklı buzdağları yüzüyor. Suyun rengi açık gri. Bunun sebebi ağır ağır hareket ederken buzulun aşındırdığı toprak ve kayaların eriyen buzul sularıyla göle ulaşması.

Torres del Paine yürüyüş parkurunun başlangıç noktası. Arka planda Torres Kuleleri görünüyor. Bu noktadan başlayarak toplam 22 kilometrelik bir yürüyüş günü var önünüzde.

Bir kaç yıl önceki orman yangınında zarar gören ağaçlar bize hem en iyi korunan alanların bile insan etkilerinden tamamen korunamayacağını hem de her şeye rağmen doğanın hayatta kalmak için bir yol bulabildiğini hatırlatıyor. Dört sene önceki yangının izleri hala yerinde dursa da bölge yavaş yavaş eski haline geri dönüyor.



Ve sonunda ufukta Grey Buzulu ve buzulun beslediği göl.

Fransız vadisindeki Frances buzulu.

Bu ve hemen altındaki fotoğrafta ünlü Torres Kuleleri görünüyor. Küçük buzul gölünün kıyısından seyre daldığımız manzara günün 15 kilometrelik yürüyüşünün ardından kendinize verebileceğiniz en iyi hediye (elbette çoktan hak edilmiş istirahatinizden sonra). Patagonya'da hiking rotaları genellikle çok iyi işaretlenmiştir. Kaybolma tehlikesi olmadan bu iyi korunan doğa hazinesini yürüyerek gezebilirsiniz.

Torres kulelerinin göl kenarından çekilmiş bir başka fotoğrafı. Eğer bir hiking grubu ile seyahat ederseniz bu noktada en az iki saatlik bir mola vereceksiniz ve bu gerçek üstü manzarayı sindirmeye zamanınız olacak.

Fotoğrafların bir kısmı Nomadic Matt seyahat blogundan alınmıştır.

Patagonya tam anlamıyla apayrı bir alem. Pek çok bölgesinde kendinizi başka bir gezegendeymiş gibi hissediyorsunuz. Buna dünyanın bilindik nüfus merkezlerine oldukça uzakta olmanın da etkisi oluyor muhakkak ama çoğunlukla el değmemiş, tam bir jeoloji harikası kaygısızca buzulların üstünde yürüyebileceğiniz dünya üzerindeki az sayıdaki yerlerden birisi olan Patagonya ölmeden görmeniz gereken yerler listesinde yoksa, artık girmeli .